30 Nisan 2014 Çarşamba

Pınar Altuğ Instagram'da İsyan Etti



Sosyal medyayı en iyi kullanan ünlülerden birisi olan Pınar Altuğ, Instagram hesabı üzerinden paylaştığı not ile isyanını dile getirdi. Yayınladığı mesajıyla sosyal medyada reklam yapanlara adeta ateş püsküren ünlü oyuncu, sürekli reklam yollayanlara şu sözlerle yüklendi.

"Herşeyin en güzelini, en markasını, en cicisini, en modasını, en trendini, satanlar! Ayakkabılarınızla, çantalarınızla, jeanlerinizle, bebek kıyafetlerinizle, takılarınızla, ev eşyalarınızla, tokalarınızla, kombinlerinizle, şapkalarınızla, mutfak eşyalarınızla, kurabiyelerinizle, özel gün hediyelerinizle, kısacası hiçbiriyle ilgilenmiyorum. Zaten bu şartlarda ilgileneceksem de ilgilenmiyorum. Blockluyorum, siliyorum olmuyor. Biraz anlayış lütfen."

Pınar Altuğ'u Tanıyalım

2 Eylül 1973 İstanbul doğumlu olan Pınar Altuğ Atacan, Saint Benoît Fransız Lisesi'nde okudu. Lisedeyken mankenlik yapmaya başladı. 1994 yılında Miss Turkey seçildi. 1997 senesinde girdiği İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme bölümündeki eğitimini yarıda bıraktı.

1995 yılında televizyon hayatı başladı. 1995-1998 yılları arasında çeşitli magazin programlarında sunuculuk yaptı. 1999'da Pınar'ın Yemek Zevki adlı programı yapmaya başladı ve hemen ardından da mankenliğe veda etti.

2002 yılında Çocuklar Duymasın adlı dizide rol almaya başladı. Ardından Omuz Omuza, Davetsiz Misafir ve İlk Aşkım dizilerinde de rol aldı. 2003 yılında Pınar'ın Mutfağından adlı yemek kitabını çıkarttı. 2004 ile 2006 yılları arasında Türkiye'nin Yıldızları programını sundu. 2010'dan itibaren ise Çocuklar Duymasın'ın yeni versiyonunda rol almaya devam etti.

2000 yılında Umut Elçioğlu ile evlendi ve olaylı şekilde boşandı. 2008 yılından beri Yağmur Atacan ile evli... 27 Ocak 2009 tarihinde Su adını verdikleri kızları oldu.

Siz Hiç Guava Meyvesi Yemiş miydiniz?



Enerji içeceklerini seviyorsanız günün birinde guava meyveli enerji içeceğiyle karşılaşmanız an meselesidir. Ülkemizde tropikal meyveli enerji içeceklerinin hızla çoğaldığını düşünecek olursak, şimdiye kadar tadına bakmamış olmanız kabahat... Bu meyvenin o kadar farklı bir tadı vardır ki: mangoya da, ananasa da, hindistan cevizine de benzemez. Bugüne kadar tadına bakmış olanlar zaten bilir o lezzeti ama henüz tatmayanlar için guavayı bir anlatalım.

Yaklaşık 100 kadar çeşidi bulunan guava meyvesinin anavatanı Meksika, Orta Amerika ve Güney Amerika'nın kuzeyi, yani Kolombiya ve Brezilya... Ayrıca Güney Asya ülkelerinde, Karayipler'de ve bazı Afrika ülkelerinde de yetiştiriliyor. Türkiye'de ise an itibariyle guava ekimi yapılamıyor ama yabancı ülkelerden bol bol ithal edilerek keyfimize sunuluyor.

Keyfi de tamam da, sağlığa yararları var mıdır diye soranlara, içindeki antioksidan oranının yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Bol miktarda C vitamini ve likopen içermesi nedeniyle bir vitamin deposudur. (Likopen, karpuza ve domatese kırmızı rengnini veren antioksidan karatenoide deniyor)



Özellikle kırmızı veya pembe etli guava meyvelerinde daha yüksek oranda likopen bulunuyor. Yapılan araştırmalar sonucu likopenin, özellikle erkeklerde prostat kanserine karşı koruyucu olduğu öne sürülüyor.

Ayrıca betakaroten, potasyum ve çözülebilir lif açısından da oldukça zengin... Bu yüzdendir ki, kolesterol düzeyinin ve tansiyonun dengelenmesinde, dolayısıyla kalp sağlığının korunmasında büyük ölçüde katkı sağlıyor. İçeriğindeki yararlı bileşenler vücutta mikroorganizmalarla savaşmada oldukça etkili... Yüksek potasyum ve pektin içeriği nedeniyle de günümüzde ishalin tedavisinde tercih edilen meyvelerden birisi olduğunu belirtelim.

Guava meyvesi, taze olarak yenebildiği gibi pişirilerek tüketilebiliyor. Ayrıca reçeli de yapılabmiliyor. Bundan başka Endonezya'ya bağlı Java adasında Guava ağacının yaprakları pirinçle birlikte pişirilerek yeniyor. Ağaç gövdesinin kolaylıkla soyulan kabukları yüzde 30 oranına kadar tanin içeriyor.

29 Nisan 2014 Salı

Pisa Kulesi Neden Eğik Duruyor?



İtalya'ya giden var, gitmeyen var, gidemeyen var. Bu ülkeye gitsin, gitmesin herkes Pisa Kulesi'nin eğik olduğunu bilir ama neden eğik durduğunu bilen yok gibidir. "Pisa Kulesi neden eğik?" sorusunun cevabını merak edenler, aşağıdaki yazıyı buyursun, okusunlar.

İtalya'nın Floransa kentinde bulunan Pisa Kulesi'nin inşaatına 1173 yılında başlandığı biliniyor. Orijinal hali çan kulesi işlevi görecek şekilde tasarlanmış ve bugün de 7 tane çan bulunuyor. Babil Kulesi'ne benzer şekilde inşa edilmiş olan bu kulenin 294 basamak çıkılarak ulaşılıyor.

Pisa Kulesi'nin ilk iki katı eğik değildir. Üçüncü kattan itibaren eğim başlar. Neden eğildiğini ilk başka hiç kimnse fark edemez. Bunu ilk gören de kulenin mimarı olur. Ancak bu eğilmenin sebebini o da çözemez. Toprak yapısının elverişsiz olduğunun ortaya çıkmasıyla tedbir alınmaya başlanır. Tam da o sırada Floransa ile Roma kentleri arasında savaş başlayınca 1 yüzyıl kadar inşaat durur.

1272 yılında savaş biraz aralanır gibi olunca kulenin inşaatına yeniden başlanır. Bu arada kulenin eğilmeye devam ettiği kayıtlara geçer. 1284 yılında yine savaş nedeniyle inşaatı duran kule, 1370 yılında 60 metre yüksekliğe ulaşır ve resmi olarak tamamlanır.

Kulenin eğikliği üzerine bugüne kadar pek çok araştırma yapıldı. Uzmanlar bu eğimin sebepleri konusunda farklı görüşler ileri sürüyorlar. 1173 yılında atılan temel genel olarak mermer ve kireçten oluşuyor. Yuvarlak bir temel üzerine inşa edilen kule ince kum, deniz kabukları ve kil üzerine inşa edilmiş. Kulenin güney tarafındaki toprak daha sıkıştırılabilir bir yapıya sahip... Bu yapıdan dolayı Pisa Kulesi ıllar geçtikçe batmak yerine eğilmeye başlar.

20. yüzyılda yapılan incelemeler bu eğikliğin kule inşa edildikten sonra ortaya çıktığını gösteriyor. Toprak katmanları üzerinde yapılan araştırmalar ise yer altı sularının killi toprağı alıp götürdüğü yönünde sonuçlar ortaya koyuyor. Kısacası Pisa Kulesi hala orada, ama neden eğik durduğu günümüzde bile tam olarak açıklamıyor.

15 Nisan 2014 Salı

Katar: Dünyanın En Zengin Ülkesi



Körfez ülkelerinden Katar'ın ismini sık sık duyarız. Birleşik Arap Emirlikleri'nin başkenti Dubai kadar popüler değildir belki ama Katar ismi gündeme gelince insanlarımızın aklında Basra Körfezi'nde bir petrol ülkesi canlanır. Çöllerle kaplı, bedevi çadırlarının olduğu bir ülke olarak düşünen epeyce insan vardır.

Katar hakkında fikir sahibi olmak için öncelikle dünyanın en zengin ülkesi olduğunu bilmek gerek... 2013 yılına kadar dünyanın en zengin ülkesi olarak Lüksemburg bilinirdi ama bu yıldan itibaren birinciliği Katar aldı. Doğalgaz zengini Katar'ın servetinin ABD'nin servetini ikiye katladığını hatırlatalım. IMF tarafından hazırlanan bir rapora göre de Katar'da kişi başına düşen gayri safi milli hasıla geçtiğimiz yıl 88 bin 221 dolara ulaştı. Bu açıdan bakınca Türkiye'nin kişi başına milli gelirinin tam 7 katı geliri bulunuyor.

Arap Yarımadası'nın doğusunda bulunan Katar Emirliği, Basra Körfezi'yle, Suudi Arabistan arasında kapalı kalan bir ülke... Bu yüzden dış dünyaya açılmayı çok önemsiyor. Geçmişte, deniz ticareti ve inci avcılığıyla geçinen körfez ülkesi Katar Emirliği'nin 25 milyar varili aşkın petrol rezervi oldu4ğu biliniyor. Aynı zamanda dünyanın üçüncü en büyük doğal gaz kaynağına sahip... 81 ülkeden gelen, 37 farklı dil konuşan 1 milyon 600 bin yabancıya karşılık, 300 bin Katar vatandaşı bulunuyor.

Uzun yıllardır Al Thani ailesi tarafından yönetilen Katar'ın üyküsü, 1871-1916 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içinde yer aldıktan sonra, Britanya İmparatorluğu'nun garantörlüğüyle Osmanlı'dan ayrılmasıyla başlıyor. 1972'de, Bin Hamad Al Thani, yönetime el koyarak, ülkenin bağımsızlığını ilan ediyor. 1974'de devlet tüm petrol çıkarma işlemlerinin kontrolünü ele geçirerek, Katar'ın refah yolculuğunun ilk adımını atıyor.

Ülkenin gerçek dönüşümü, 1995'de Şeyh Hamad bin Khalifa Al Thani'nin iktidarı babasından alarak başa geçmesiyle başlıyor. Şeyh Hamad, Katar 2030 Ulusal Vizyonu adı verdiği, köklü bir değişim programını adım adım hayata geçiriyor. Sürdürülebilir, çeşitlilik arz eden ve gelişmiş bir ekonomi kurma hedefiyle adeta Katar'ı yeniden yaratıyor. 2013 yılında, iktidarı yeni nesillere emanet etmek gerektiğini belirterek idareyi Oğlu Şeyh Tamim bin Hamad Al Thani'ye devrediyor.

Gelişen ve zengin bir ekonomiye ve canlı bir tüketim kültürüne sahip olan Katarlılar, Avrupa ve ABD'nin en lüks mağazalarını, otellerini, restoranlarını biliyorlar. En gözde spor turnuvalarını izliyorlar. Dünyanın en pahalı otomobillerini, en değerli saatlerini, mücevherlerini, çantalarını, giysilerini kullanıyorlar. İnşaata olduğu kadar sanat eserlerine de yatırım yapıyorlar. Gençleri dünyanın en iyi okullarında okuyor. Çoğu birden çok yabancı dil öğrenerek büyüyor.



Katar Hakkında Kısa Bilgiler

Katar İstatistik Kurumu'nun 2013 Ocak ayında yayınladığı bilgiye göre, ülkenin nüfusu 1 milyon 900 bin civarında... Nüfusun çok büyük kısmını yabancılar oluşturuyor. Katar vatandaşları ise nüfusun yaklaşık yüzde 15'i (Yaklaşık 300 bin)

Ülke nüfusunun 1.4 milyonunu erkekler oluşturuyor. Kadın nüfusu ise yalnızca 500 bin civarında... Bu dengesizliğin sebebi, çalışmak için gelen işçilerin ağırlıklı olarak erkek olması... Nüfusun yüzde 40'ı Arap, yüzde 18'i Hint, yüzde 18'i Pakistan, yüzde 10'u İran kökenli kişilerden oluşuyor. Yüzde 24'lük bir grubu, Nepal, Filipin ve Sri Lanka'lılar gibi azınlıklar oluşturuyor.

İşsizik oranı yüzde 0.1%. Gelir vergisi yok.

Katar ekonomisi yabancı işçilerin çalışmasıyla büyüyor.

Katar'da güvenlik sorunu yok denecek kadar az... Evlerin kapıları açık, arabalar anahtarı üzerinde bırakılıyor.

Şeyh Hamad'ın eşinin direktörlüğünü yaptığı Qatar Foundation tarafından oluşturulan Education City, Amerikan ve diğer ülkelerin önemli üniversitelerinin kampüslerini bünyesinde bulunduruyor.

ABD'nin Ortadoğu'daki en büyük hava üssü Katar'da yer alıyor. Bu yüzden Katar ABD'nin Ortadoğu'daki harekatlarında merkezi bir rol oynuyor.

Arap dünyasının en önemli televizyon kanalı Al Jazeera (El Cezire) yayın kuruluşunun merkezi Doha'da bulunuyor.

2022 FIFA Dünya Kupası Katar'da yapılacak.. 9 açık hava stadyumu inşaatı ve mevcut stadyumun geliştirilmesi için 3 milyar dolarlık bir bütçe ayrıldı.

Katar, "kaliteli turizm" anlayışıyla, müzelerini yeniliyor. Katara Kültür Köyü, Katar Milli Kütüphanesi, İslam Eserleri Müzesi, lüks North Beach tatil merkezi gibi külturel ve sportif alanların yanısıra, Qatar Havayollarına büyük yatırım yapıyor. Hükümet 2010-2013 yılları arasındaki turizm yatırımları için 20 milyar dolar tahsis etti.

14 Nisan 2014 Pazartesi

HTC One M8 Akıllı Telefon Fiyatı Yarı Yarıya Ucuzluyor



HTC'nin geçtiğimiz günlerde Londra'da tanıttığı yeni modeli One M8, daha İngilizler'e ulaşmadan hemen Türkiye'ye geldi bile... Türk kullanıcıların çok sevdiği HTC One M8, kısa sürede popüler oldu olmasına ama fiyatının yüksekliği moralleri bozdu. Bu durumu dikkate alan HTC yetkilileri, One M8'in ucuz modelini de ülkemize gönderme kararı aldılar. Böylece HTC'nin One M8 telefonunun ucuz modeli çok yakında piyasaya sürülmüş olacak.

Cihazın en büyük farkı ise tasarımında... Daha ucuz olan modelde plastik kasa kullanılacağı bildiriliyor. İki cihaz arasındaki en önemli farkın kasa yapısı olması beklenirken, teknik özellikler kıyaslandığında ise iki cihazın benzer donanıma sahip olacağı tahmin ediliyor.

Türkiye'de 2 bin 499 TL'lik fiyat etiketiyle satışa sunulan HTC One M8'in ucuz sürümünün 1.300 TL olması bekleniyor. Cihazın Türkiye'deki çıkış tarihi ise henüz belli değil ama kaynakların dediğine bakılırsa Nisan sonu Mayıs başı gibi HTC tutkunlarıyla buluşmuş olacak.

HTC One Nasıl Bir Telefondur

Büyük hızla gelişen teknolojinin uluslararası boyutunda HTC şirketinin önemli bir yeri var. Akıllı telefon teknolojisinde kullanıcılarına büyük olanaklar sunan HTC şirketinin yeni telefonu HTC One tüm dünya genelinde akıllı telefon teknolojisinin kullanıcıya ulaşmasını sağlıyor. HTC firmasının yeni akıllı telefon modeli olan HTC One dört çekirdekli işlemci kapasitesine sahip bulunuyor. Bunun dışında HTC One akıllı telefon modeli Sense 5, Android 4.1.2 gibi nitelikleri ile 2013 yılının en göze çarpan akıllı telefon modellerinden birisi olacak gibi duruyor.

Ekran kapasitesinin yüksekliğiyle bilinen HTC One 4.7 inç ekran kapasitesine sahip... Ayrıca Gorilla Glass 2 koruması olan LCD 3 ekran teknolojisine sahip olan yeni nesil akıllı telefon modeli HTC One, 1080p çözünürlükteki ekranında 468PPI gibi oldukça yüksek bir piksel yoğunluğuna erişiyor. HTC firmasının yeni telefon modeli HTC One akıllı telefonun dört çekirdek kapasiteli işlemcisi Qualcomm Snapdragon 600, 1.7 Ghz saat hızında çalışma potansiyeli gösteriyor.

HTC'nin yeni cep modeli ayrıca çok sayıda uygulamayı aynı anda rahatlıkla kullanıcı tarafından açılabilmesine olanak sağlayacak kapasitede 2 GB RAM ile potansiyelini artırıyor. MicroSD ile genişletilme olanağı yer almayan HTC One akıllı telefon modelinin 32GB’lik ve 64GB’lik modelleri bulunuyor.

Ayrıca HTC One akıllı telefon modelinin en göze çarpan ve ilgi çeken niteliği ise HTC şirketi tarafından ilk ipuçları verilen ultra piksel teknolojisiyle donatılan kamera teknolojisi... Çok daha fazla ışığı alabilen bu kamera teknolojisi daha iyi düşük ışık çekimleri sağlayabilecek kapasitesiyle dikkat çekiyor.

12 Nisan 2014 Cumartesi

Sinema seyircisinin yeni gözdesi: Mandıra Filozofu



Mandıra Filozofu Mustafa Ali'yi ilk kez "Çocuklar Duymasın" dizisinde tanımıştık. Diziyi takip edenlerin çok iyi tanıdığı Mustafa Ali karakteri, çalışmanın her biçimine karşı olmasıyla, yaşamsal ihtiyaçlarını doğanın verdiği nimetlerden karşılama felfesiyle kısa sürede dikkat çekmiş, kapitalist düzene getirdiği muhalif eleştirilerle önemli bir hayran kitlesi edinmişti.

Müfit Can Saçıntı'nın canlandırdığı Mustafa Ali karakteri, 4 Nisan tarihinden itibaren sinema salonlarında da Mandıra Filozofu rüzgarı estirmeye başladı. Gösterime girdiğinin birinci haftasında 206 bin 204 seyirciye ulaşan Mustafa Ali, -kendisi paradan puldan pek hoşlanmasa da- sinema gişelerinde 2 milyon 32 bin 285 Lira hasılat topladı. Eski parayla konuşacak olursak, "Mandıra Filozofu"nun sadece 7 günlük hasılatı 2 trilyon lirayı geçti.

Sinemalarda büyük ilgi gören "Mandıra Filozofu"nun çekimleri, geçtiğimiz yaz aylarında Bodrum'un Çökertme yöresinde gerçekleştirildi. Çekimlerden önce filmin yapımcısı Birol Güven ile birlikte Çökertme yöresine giden Müfit Can Saçıntı, "Mandıra Filozofu"nun yaşayabileceği en uygun yerin burası olduğuna karar verdi.



Mekan olarak Çökertme'nin seçilmesi üzerine filmin konusunun bu yönde şekillendiğini söyleyen Müfit Can Saçıntı, "Mandıra Filozofu"nun konusunu şu sözlerle aktarıyor: "Mustafa Ali 45 yaşındadır. Bodrum'un Çökertme yöresinde yaşamaktadır. Modern hayata ve iş dünyasına sırtını dönmüş olan kahramanımız, günlerini bol bol kitap okuyarak geçirmektedir. Beslenme ihtiyacını doğanın verdiği nimetlerden faydalanarak karşılar. Günün birinde yöreye İstanbul'dan zangin bir işadamı gelir. Hayatı boyunca sürekli çalışmış olan 55 yaşındaki Cavit'in tek amacı daha çok çalışmak, kazanmak ve birikim yapmaktır. Mustafa Ali'nin arazisini satın alarak buraya bir butik otel yapmayı planlar. Ancak Mustafa Ali'yle tanıştığı andan itibaren artık hayatına başka gözle bakacak, o güne kadarki hayat felsefesi bir anda altüst olacaktır."

Mandıra Filozofu Mustafa Ali'nin yaşadığı kulübe ve bahçesi sıfırdan tasarlandı. Zeytin ve keçiboynuzu ağaçlarının bulunduğu bahçeye, senaryo gereği mandalina gibi meyve ağaçları da dikildi. Ayrıca sebzelerin ekildiği bir de bostan yapıldı. Film ekibi, bahçeye gerekli suyu temin edebilmek için kuyu kazıp kanallar açtı.

Yapımcı Birol Güven ve yönetmen Müfit Can Saçıntı; bir bölümü Yunan adalarında çekilmesi planlanan 'Mandıra Filozofu Mustafa Ali' için Ege'nin diğer yakasında da uygun mekan aradı. Yunan adalarını gezen ikili, Kaliminos - Vati adasında çekim yapmaya karar verdi. 'Mandıra Filozofu'nun eğlenceli hikayesinin anlatıldığı filmde; Begüm Öner ve Ceyhun Fersoy da başrolleri paylaşıyor.

Mandıra Filozofu

Yönetmen: Müfit Can Saçıntı
Oyuncular: Müfit Can Saçıntı, Rasim Öztekin, Ayda Aksel, Eser Eyüboğlu, Begüm Öner, Ahu Sungur, Hakan Bulut, Kemal Kuruçay, Gülnihal Demir, İlyas İlbey
Yapımcı ve Senarist: Birol Güven
Görüntü Yönetmeni: Selçuk Ekmekçiler
Kurgu: Kalender Hasan
Sanat Yönetmeni: Cem Ülkü İlker
Müzik: Aydın Sarman, Burcu Güven
Türkiye Dağıtımı: Cine Film
Yapımcı Şirket: MinT Yapım
Gösterim Tarihi: 4 Nisan 2014

Duman'ın yeni albümünden ilk klip "Melankoli"ye...



Türk rock müziğinin efsane grubu Duman, dört yıl süren sessizliğini 13 şarkıdan oluşan yeni stüdyo albümü "Darmaduman" ile nihayet bozarken ikinci klibini "Melankoli" adlı parça için çekmeye karar verdi. Pasaj Müzik etiketiyle 2013 Eylül ayında yayınlanan yeni albümden ikinci video klibin görüntü yönetmenliğini Barış Özbiçer üstlendi. Duman hayranlarını sevindiren albümden ilk video klip "Yürek" adlı şarkı için yapılmıştı.

Kaan Tangöze (vokal / gitar), Batuhan Mutlugil (gitar), Ari Barokas (bas) ve Cengiz Baysal'dan (davul) oluşan Duman, bugüne kadar beş stüdyo albümü, iki konser albümü ve DVD'sini müzikseverlerin beğenisine sundu. Prodüktörlüğünü Duman'ın üstlendiği, ''darmaduman'' albümü 2013 Mart ayında İrlanda'da Grouse Lodge Recording Studios'da bir ayda kaydedildi. Grubun tüm üyelerine ait beste ve sözlerin bulunduğu albümde, cover parça bulunmuyor.

Öte yandan grubun "Duman Şehrine Geliyor" turnesi bu ay da devam ediyor. 19 Mart tarihinde Edirne konseriyle başlayan turnenin Çanakkale, Aydın, Muğla, Gaziantep, Adana, Ankara, Eskişehir, Samsun, Trabzon ve Ordu durakları başarıyla aşılırken geriye iki durak kaldı. Büyük ilgi gören Duman turnesi, 23 Nisan'da İstanbul ve 25 Nisan'da İzmir'de rock müzik sevenlerin karşısına çıkacak.

Her 5 turistten biri Topkapı Sarayı'na geliyor



2014 yılının ilk üç ayındaki turizm verileri açıklandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yayınlanan verilere göre turist sayısı açısından İstanbul yine ilk sırada yer alırken İstanbul'da en çok ziyaret edilen yer Topkapı Sarayı Müzesi oldu.

Fatih Sultan Mehmet tarafından 1478 yılında yaptırılan ve Osmanlı İmparatorluğu'nun 380 yıl yönetim merkezi olarak kullandığı, aynı zamanda padişahların da ikametgahı olan Topkapı Sarayı Müzesini üç ayda 796 bin 588 turist ziyaret etti. Müze içerisindeki Harem Dairesi'ni ziyaret eden turist sayısı da 189 bin 599'a ulaştı.

Topkapı Sarayı Müzesi, 2013 yılı öncesinde Ayasofya Müzesi'nden sonra en çok ziyaret edilen yerdi. Bu gelenek geçen yıl bozulmuştu. Bu yılın ilk üç aylık döneminde de Topkapı Sarayı Müzesi, Ayasofya Müzesi'nin önüne geçti.

İstanbul'un Tarihi Yarımadası'ndaki Topkapı Sarayı Müzesi'nden sonra Türkiye genelinde en çok ziyaretçi çeken ikinci mekan, dünyadaki en önemli mimari yapılardan biri kabul edilen 1449 yaşındaki Ayasofya Müzesi oldu. Ayasofya Müzesi'ni ilk 3 aylık dönemde 576 bin 326 kişi ziyaret etti. Müzeyi geçen yıl 3 milyon 275 bin 337 kişi dolaştı.

Türkiye'deki müze ve ören yerleri arasında en çok ziyaret edilen diğer mekan ise Konya'daki Mevlana Müzesi oldu. Burayı, 303 bin 90 kişi ziyaret etti. İzmir'in Selçuk ilçesindeki, kuruluşu MÖ 6000'li yıllara dayanan Efes Ören Yeri'ni de 205 bin 389 kişi gezdi.

Akbank'tan Sinemaya Kalp Atışlı Destek



Akbank'ın sanatsal etkinliklere önemli destek verdiğini biliyoruz. Yıllardır sanata destek geleneğini bozmayan Akbank, sponsorları arasında yer aldğı 33. İstanbul Film Festivali'ne yenilikçi bir projeyle destek veriyor. Projeyi, "Kimin Kalbi Sinema İçin Atıyor" sloganıyla hayata geçiren Akbank, izleyicinin sinema tutkusunu kalp atışlarının ritmini izleyerek ölçümlüyor. Akbank yetkilileri, İstanbul Atlas Sineması'nda hayata geçirdikleri bu projede sinema ve teknolojiyi birleştirerek izleyiciyi şaşırtmayı hedefliyorlar.

İstanbul Film Festivali kapsamında film gösterimlerinin yapıldığı Atlas Sineması'nda "Kimin Kalbi Sinema İçin Atıyor" adlı bir stand açıldı. Bu standı ziyaret eden sınırlı sayıdaki bazı izleyicilere kalp atışlarını ölçen özel bantlar takılıyor. Böylelikle izleyicilerin kalp atışları film boyunca eşzamanlı olarak takip ediliyor. Kalp atış cihazlarından ortaya çıkan veriler, farklı film türlerinin ortalama kalp ritmine etkisi, filmlerdeki duygusal yükselmelerin anlık etkileri, filmde kalp atış hızının en yükseğe ulaştığı dakika ve film boyunca yakılan kalori gibi ilginç verilerin ortaya çıkartılmasında kullanılıyor.

Projenin ilgi çekici sonuçlarıni internet üzerinden izlemek mümkün... Merak edenler, Akbank’ın sosyal medya hesapları üzerinden ve bu etkinlik için hazırladığı özel site üzerinden takip edebiliyorlar.

Adriana Lima'yı duygulandıran hediye





Türkiye geçtiğimiz hafta ünlü top model Adriana Lima'yı hatırladı. Reklam çekimleri için İstanbul'a gelen Adriana Lima, özellikle tarihi yarımadada yapılan çekimlerde medya mensuplarını peşinden koştururdu. Çekimler sırasında zaman zaman tatsızlıklar yaşansa da Adriana Lima'nın İstanbul'dan güzel anılarla ayrıldığı, hatta anlata anlata bitiremediği bir gerçek...

İstanbul gezisi sırasında ünlü top modeli en çok şaşırtan ve duygulandıran olaylardan birisi Star TV'deki program çekimlerinde yaşandı. Star TV'de Tülin Şahin'in sunduğu programa konuk olan Adriana Lima, röportaj sırasında karşılaştığı sürprizden mutlu oldu. Tülin Şahin'in hediye ettiği beyaz ve mavi pırlantalarla süslenmiş Boğaz Köprüsü modelinde altın yüzüğü görünce sevincini ve mutluluğunu gizlemeye gerek görmedi. Ekranlara da yansıyan röportaj sırasında duygu dolu anlar yaşadı.

7 Nisan 2014 Pazartesi

Kredi Kartını Kapattırmak İsteyenler Dikkat!

Bankalar, kredi kartını kapattırmak isteyen müşterilerden ceza niteliğinde “Borç Kapama Ücreti” almaya başladı. Kredi kartınızı kapattırmak için bugünlerde bankalara uğrarsanız aynı durum sizin de başınıza gelebilir.

Bankaların kart sahiplerinden aldığı yüksek ücret ve komisyonlardan kurtulmak kredi kartı kullanıcıları, çareyi kredi kartını tamamen kapattırmakta buluyorlar. Ancak kart borcunu ödeyip müşteriler yeni bir zorlukla karşılaşıyorlar. Bankalar şimdi de “Borç Kapama Ücreti”ni gündeme getiriyorlar. Taksitli borcunu da ödeyerek kartını kapattırmaya çalışan kart sahibine, borç kapama tutarı olarak gönderilen 81.98 TL tutarındaki cezalar, vatandaşı çileden çıkarıyor.

“Bankayla ilişiğimi kesmek istediğim için resmen cezalandırıldım” diyerek tepki gösteren bir kredi kartı sahibi, şikayetini şu sözlerle dile getiriyor: “Bu aydan itibaren anlaşma gereği maaşı başka bankadan alacağız ama ben farklı kredi kartı kullanacağım. Kredi kartımı iptal ettim, tüm taksitli borçlarımı peşin ödedim ve kredi kartımı kapattım. Fakat 3 Nisan tarihi itibariyle ‘Üyelik ücreti avans puan borç kapama tutarı 81,98 TL’ yansıtmışlar. Kartımı kapatmanın cezasını bu şekilde ödetiyorlar.”

6 Nisan 2014 Pazar

Tabletinizin Pil Ömrünü Nasıl Artırabilirsiniz?



Tablet bilgisayar kullanmak pratik ve cazip... Ancak hayatımıza renk katan tabletlerin tam da en çok ihtiyaç duyduğumuz anda şarjının bitivermesi başlı başına bir dert... Tabletimizin şarjının aniden bitmesiyle kendimizi yarı yolda kalmış hissederiz. Bunu önlemenin tek çaresi var, o da önlemlerimizi baştan almak...

Arka Planda Çalışan Uygulamalar

iOS ve Android tabanlı tabletlerin arka planda çalışan uygulamaları, tabletlerin RAM’inde yer kapladığı gibi işlemcisinin de pasif çalışmasına neden oluyor. Dolayısıyla cihaz üzerinde işlem yapmasak bile tabletimiz pili aktif şekilde tüketmeye devam ediyor. Keyfimizin aniden kaçmaması için kullanmadığınız uygulamaları mutlaka kapatmakta yarar var.

Ekran Parlaklığına Dikkat

Tabletlerde pili en çok harcayan donanımın, parlaklık seviyesi yükseltilmiş ekranlar olduğunu hepimiz bilmeliyiz. Parlaklık seviyesini yükselirsek pil tüketimi daha da artıyor. Bunun sonucu olarak tabletimizin şarjı belirgin şekilde hızla azalıyor.

Kablosuz Ağlar

Tabletimizin pil performansını etkileyen bir diğer önemli ayrıntı da kablosuz ağlar... İnternet bağlantısının devamlı aktif olarak kalması, Facebook, Twitter gibi sosyal ağlardan gelen bildirimler ve otomatik güncellemelerin hepsi bir araya gelince pilin ömrü hızla tükeniyor. İnternet kullanımıyla ilgili yapılan bir diğer hata da, WiFi’ı açık bırakıp mekan değiştirince ortaya çıkıyor. Bu gibi durumlarda cihaz sürekli WiFi noktası aradığı için pilin gereksiz şekilde hızla harcandığını görüyoruz. Dolayısıyla kablosuz bağlantı kurduğunuz lokasyondan uzaklaştığınızda, cihazınızın ayarlarından WiFi’ı kapatmanızı öneriyoruz. Ayrıca günün belli aralıklarında, ihtiyacınız yoksa interneti kapatmak da mantıklı bir çözüm olabilir.

Uygulama Güncellemeleri

Tablet ve benzeri akıllı cihazlar için uygulama geliştiren şirketler, sık aralıklarla bazı güncellemeler yaparak performans artırıcı çalışma yaparlar. Böylece o uygulama daha yüksek performans / verimlilik ile çalışır. Bu nedenle sık kullandığınız uygulamaların güncellemelerini takip etmeli ve mutlaka indirmelisiniz.

Şarj Alışkanlıkları

Tablet bilgisayarın pil ömrünün kısalmasına yol açan bir hata da cihazın pili tam olarak bitmeden şarja koymak... Bu durum tekrarlandıkça cihazın pil ömrü kısaldıkça kısalıyor ve şarjı daha çabuk bitmeye başlıyor. Ayrıca cihazın pili % 100 dolmadan şarjdan çekmek de yine pilin ömrünü kısaltan bir başka yanlış olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle hatalı şarj alışkanlıklarımıza son vermekte yarar var.

Nuh: Büyük Tufan Filmi Malezya'da Yasaklandı



Başrolünde Russell Crowe'un oynadığı "Nuh: Büyük Tufan" filmi Malezya'da yasaklandı. Filmin gösterimini yasaklayan yetkililer, yasak gerekçesini Nuh peygamberin yüzünün gösterilmesine bağladılar. Böylece "Nuh: Büyük Tufan" filmi bu ülkede izleyici karşısına hiç çıkamadan gösterimden kaldırılmış oldu.

Konuyla ilgili açıklama yapan Malezya Film Sansür Kurulu Başkanı Abdul Halim Abdul Hamid, bu kararın gösterimden iki hafta önce alındığını söyledi. Abdul Hamid, "İslam dininde bir peygamberin yüzünün gösterilmesi yasaktır. Bu filmin Malezya'da gösterimine izin vermiş olsaydık büyük tepkilere yol açabilirdi" diyerek yasak ve sansürün savunmasını yaptı.

Türkiye sinemalarında 3 Nisan Perşembe günü izleyiciyle buluşan "Nuh: Büyük Tufan" filmi daha önce Katar, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi Arap ülkelerinde yasaklanmıştı. Ayrıca Mısır'daki El Ezher Üniversitesi de filmin yasaklanması yönünde fetva vermişti.

Kültür Gezisi: Antalya Antik Kentleri Rehberi



Türkiye’nin turizm cenneti Antalya’nın sadece deniziyle yetinmek, "Burada tatil yaptım" demek için asla yeterli olmaz. Yüzyıllar öncesinden kalan ve günümüzde de koruma altında olan antik kentlerin havasını solumadan Antalya’dan ayrılmanın büyük bir kayıp olduğuna kuşku yok. Bölgedeki kazı çalışmaları olanca hızıyla devam ederken, şu ana kadar 100’e yakın antik kentin varlığı da bilinen değerler arasında gösteriliyor. Tatilimizi daha da keyifli hale getirerek, mutlaka görmemiz gereken yerlerin başını ise Kaleiçi, Perge, Aspendos, Phaselis, Myra, Termessos ve Olimpos çekiyor.

Kaleiçi: İki bin yılı aşkın süre yaşamış tüm uygarlıkların ortak eseri olan ve günümüzde de modern bir yat limanı olarak kullanılan Kaleiçi, pek çok yazar ve ressama ilham kaynağı oldu. Geleneksel Antalya evlerini görebilmek için Kaleiçi’nin dar sokaklarında gezinmek yeterlidir. Antalya şehir merkezinde yer alan Kaleiçi’ne, Antalya'nın her noktasından çeşitli ulaşım araçlarıyla gitmeniz mümkün...

Perge Antik Kenti: Aksu ve Düden akarsuları arasında kurulu olan Perge antik kenti, Antalya’nın 18 kilometre doğusunda yer alıyor. Sahil şeridinde olmadığı için korsan istilasına uğramayan antik kent, zaman içerisinde gelişerek varlığını korumuş. M.S 2. yüzyılda yapılan 15 bin kişilik tiyatro, Aphrodisias Tiyatrosu’ndan sonra en iyi korunmuş eser... Tiyatronun altında alışveriş merkezi olarak kullanıldığı düşünülen 30 tane oda var. Çevredeki kazılardan çıkan kalıntılar Antalya Müzesi’nde korunuyor. Bunların yanı sıra Perge’de pek çok sur, agora, kilise ve antik yol var.

Perge Antik Kenti’ne gitmek için Antalya merkezden Aksu minibüslerine binip, Anadolu Öğretmen Lisesi yanındaki yoldan 400 metre yürüyerek ulaşabilirsiniz.

Aspendos Tiyatrosu: M.S 2. yüzyılda inşa edilen Aspendos Tiyatrosu, Selçuklular tarafından onarılarak kervansaray olarak kullanıldı. Yarım metrelik aralar bulunan tiyatro, 17 bin seyirci ve 500 kişilik orkestra alabilecek kapasitede... Tiyatro bugün de konser ve festival gösterileri için kullanılıyor. Tiyatronun etrafındaki agora ve kiliselerin dışında 15 kilometrelik basınçlı su kemeri de Roma mimarisinin en önemli eserleri arasında sayılıyor. Antalya - Alanya karayolunun 44. kilometresinden kuzeye dönen yolun ikinci kilometresinde yer alan Aspendos’a, Antalya’dan dolmuşlarla ulaşabileceğiniz gibi özel aracınızla da gidebilirsiniz.



Phaselis Antik Kenti: Rodoslular tarafından M.Ö 7. yüzyılda kurulan kent, doğu Likya’nın en önemli liman kenti olarak biliniyor. Üç iskelesi bulunan antik kentin içinde 20 – 24 metre genişliğinde bir de cadde var. Caddenin batı ucunda Hadrian geçidi, sağ ve sol yanlarında ise dükkanlar ve hamamlar yer alıyor. Kente kara ve deniz yoluyla ulaşılabiliyor. Antalya – Kumluca karayolunun 57. kilometresinden güneye döndükten bir kilometre sonra Phaselis’e ulaşabilirsiniz.

Myra (Demre) Antik Kenti: Finike’ye 25, Kaş’a 48 kilometre uzaklıktaki Demre, Likya uygarlığının altı büyük şehrinden birisi... İlk kez M.Ö 5. yüzyılda yerleşim merkezi haline gelen Demre, önceleri deniz kıyısındayken, Demre çayının getirdiği alüvyonlar sonucunda denizle olan bağlantısı kesildi. Şehir M.S 9. Yüzyıldaki Arap istilası sonrasında terk edildi. Kaya mezarları, tiyatro ve St. Nicholas Kilisesi görülmeye değer yapılar arasında sayılabilir.

Termessos Antik Kenti: Termessos, Antalya’ya 34 kilometre mesafedeki bir Doğal Park olan Güllük Dağı’nın batı tarafında 1050 metre yükseklikte bir plato üzerinde kuruludur. Türkiye’nin en önemli antik kentlerinden birisi olarak kabul ediliyor. 4200 kişilik tiyatrosu ve yüzlerce kalıntısıyla çok geniş bir alana yayılmış durumda... Mutlaka görülmeli...

Olimpos Antik Kenti: Olimpos, Kemer ve Adrasan arasında yer alıyor. M.Ö 2. yüzyılda kurulan kent, 6. yüzyılda tamamen boşaldı. Ünlü Bellerophontes – Chimera savaşı da burada yapıldı. Chimera çevredekiler tarafından dağdan çıkan ve sürekli yanan doğal gaz nedeniyle “Yanartaş” olarak da tanınıyor. Antalya – Kumluca yolu üstündeki Kemer’den sonra 28 kilometre devam ettikten sonra, soldan girince Çıralı ve Adrasan yol ayrımlarına çıkılıyor. Ören yerine her iki yoldan da gidilebiliyor.

Akbank Her İhtiyacın Altından Kalkan Kredi Nasıl Alınıyor?



Bankaların her yıl bahar aylarında başlattığı geleneksel bahar kredilerinde bu yıl önceliği Akbank aldı. Akbank'ın ekran yüzleri Kıvanç Tatlıtuğ - İlker Ayrık ikilisinin oynadığı elevizyon reklamlarıyla boy gösteren "Her İhtiyacın Altından Kalkan Kredi" kampanyası geniş ilgiyle karşılandı.

Bankanın yeni kredi kampanyasına Akbank SMS Kredi ile kolayca başvuru yapılabiliyor. SMS Kredi'nin mucidi olarak tanınan Akbank'ın bu kampanyasında her zaman olduğu gibi çok özel avantajlarla kredi kullanılabiliyor. Başvuru yapmak için cep telefonunuzda "Kredi" yazdıktan sonra boşluk bırakarak TC kimlik numaranızı yazıp 4425'e SMS atmak yeterli oluyor. Böylece kredi başvurunuz hemen gerçekleşiyor.

Akbank’ın Her İhtiyacın Altından Kalkan Kredisi, aynı zamanda "cep herkülü gibi kredi" olarak da tanımlanıyor. Bu tanımlama, elevizyon reklamında görüldüğü gibi her yükü kolaylıkla kaldırıyor olmasından kaynaklanıyor. Kampanya kapsamında 75 TL taksitle 2.000 TL ihtiyaç kredisi kullanmak mümkün... Vadesi 36 ay olan kampanyadan yararlananlar kredi kullandırım ücreti ödemiyorlar. Kredi boşluk TCKN yazarak 4425’e kısa mesaj gönderenlerin kredi cevabı anında cep telefonlarına geliyor.

Akbank SMS Kredi ile maksimum 20.000 TL'ye kadar ihtiyaç kredisi başvurusu yapılabiliyor. Kredide maksimum vade ise 36 ay... 3 yıla yayılan vadelerle 20 Bin Lira'ya kadar kredi için başvuru yapmak için 4435'e mesaj atmak yeterli oluyor. 20 Bin Lira'nın üzerinde kredi kullanmak isteyenlerin en yakın Akbank şubesine gitmesi gerekiyor.

Kredinin aylık maliyet oranını da belirtelim. Kampanya kapsamında aylık % 1.40 faiz oranı uygulanıyor. Kredi kullandırım ücreti alınmayan kampanyada başvuru sırasında 15 TL istihbarat ücreti isteniyor. Kredi kullananlar kredi tutarının binde 12,67'si oranında yıllık sigorta bedeli ödüyorlar. Kredi başvurularında nüfus cüzdanı ve gelir belgesi yeterli oluyor. Maaş ödemelerini Akbank aracılığıyla alanların ve SGK emeklilerinin gelir belgesi götürmesine gerek kalmıyor.

Sigara Bıraktıran Film Gösterime Girdi



Sinema salonlarında bu hafta çok farklı bir film var. 4 Nisan Cuma günü 49 sinema salonunda gösterime giren "Bırakmak İstiyorum" adlı film, dünyanın ve Türkiye'nin sigara bıraktırmaya kararlı ilk filmi özelliğiyle izleyici karşısına çıktı. "Bu hafta sonu sigarayı bırakacağınızı biliyor musunuz?" sloganıyla gösterime giren film, sigara bağımlısı haline gelen herkese özgürlüğünü geri vermeyi vaat ediyor. Üstelik bunu bir paket sigara fiyatına yapıyor.

Yönetmenliğini Yücel Yolcu’nun, yapımcılığını Böcek Film – İpek Sorak’ın üstlendiği “Bırakmak İstiyorum” filmi; Emre Üstünuçar’ın 10 yıllık terapistlik tecrübeleri ışığında sigara bağımlılığına tutulan bir ayna özelliğini taşıyor. Filmin yapımcıları, "Bugüne kadar sigarayı bırakmayı çok kez denemiş ya da hiç denememiş olmanızın bir önemi yok; bir film izleyeceksiniz ve sigarayı bırakacaksınız" gibi çok iddialı sözlerle izleyici karşısına çıkıyorlar.

Terapist Emre Üstünuçar, sigara içenlerin tüm bahanelerini yok eden “Bırakmak İstiyorum”da; sigara tiryakilerinin çok basit iki seçeneği olduğunu belirtiyor. Bunları da, "içinizdeki nikotin canavarını beslemek veya kurtulmak!" cümlesiyle özetliyor. Nikotin bağımlılığının, sigarasız geçen üç gün sonunda fiziksel olarak sona erdiğini vurgulayan Emre Üstünuçar, bu noktadaki esas meselenin, sigaranın stresi azalttığı ya da keyif verdiği gibi düşüncelere dayanan “psikolojik bağımlılık” olduğunu belirtiyor. Başarılı terapist sigara içenlere; akıl vermeden, korkutmaya çalışmadan, iğrendirme taktiklerine başvurmadan, sigaranın zararlarından bahsetmeden, sigarasız bir hayat için çok güçlü ve donanımlı olmalarını sağlayarak “bu işi kafada bitirmenin” ne olduğunu, nasıl yapıldığını aktarıyor. Sigara paketlerinin üzerinde yer alan “Sigara sağlığa zararlıdır, sigara sizi öldürür” gibi klişe sözlerin bir anlam ifade etmediğini sözlerine ekliyor.

“Bırakmak İstiyorum” filmi; yaklaşık 6 saat süren bir “bilgi terapisi” sonunda katılımcıların sigarayı bırakmalarını sağlayan Emre Üstünuçar’ın bir seansının özeti niteliğinde... Kendisi de yıllarca sigara içen ve 2003’te katıldığı 5,5 saatlik bir seminer sonunda, sigaradan tamamen kurtulan Üstünuçar, insanlara basit, anlaşılır ve akıcı şekilde neden sigara içilmemesi gerektiğini değil, nasıl sigaradan kurtulacaklarını anlatıyor. Dünya çapında kabul edilmiş “Easyway - Sigarayı Bırakmanın Kolay Yolu” yöntemini geliştiren Allen Carr’ın yöntemlerinden yola çıkan Emre Üstünuçar; 10 yıldır Türkiye’ye uyarlayarak geliştirdiği terapilerini gerçekleştiriyor.

Cep Telefonuyla Konuşmayı Sevdiğimiz Kesinleşti



Türk milleti olarak cep telefonuyla konuşmayı sevdiğimizi biliyoruz. Evlerde, iş yerlerinde, otobüs ve metrolarda, bulvarlarda, alışveriş merkezlerinde, kısacası yaşamın her alanında cep telefonunun çok özel bir yeri var.

Bunu zaten biliyorduk da, kısaca BTK olarak bilinen Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'nun geçenlerde yayınladığı veriler, Türk insanının cep telefonuyla yatıp kalktığını, bütçesinin önemli bölümünü cep telefonuna ayırdığını kesinleştirdi. Son iki senedir kişi başına ortalama aylık mobil telefonla konuşma süresinde Türkiye'nin artık Avrupa'nın zirvesinde yer aldığını da belirtelim. Avrupa'daki cep telefonu trafiğinde birinciliği yine kimseye kaptırmadık.

BTK'nın yayınladığı rapordaki verilere göre, Türkiye'de geçtiğimiz yıl ses, data ve mesaj trafiğine 32,3 milyar lira harcandığı ortaya çıktı. Bu rakam eski parayla 32 katrilyon lira anlamına geliyor. Türk insanının cep telefonu sevdasının rakamsal sonucu bu oldu. Türk Telekom, Turkcell, Vodafone ve Avea'nın 2013 yılındaki net satış gelirleri yüzde 9 artışla 26 milyar liraya ulaştı. Diğer işletmecilerin net satış gelirleri de 6 milyar lira olunca 2013 yılında 32 milyar liralık "alo" demiş olduk. 2012 yılında bu rakamın 24 milyar lira olduğunu düşünecek olursak cep telefonu kullanımındaki yükselen tempo bariz şekilde ortaya çıkıyor.

Konuşma ve mesaj trafiğinde son durum

Sabit ve mobil telefon trafiği miktarı, geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 7 artarak 202,6 milyar dakikaya ulaştı. Söz konusu trafiğin 17,7 milyar dakikasını sabit hatlardan yapılan görüşmeler oluştururken, sabit trafik 2012'ye göre yüzde 14 azalış gösterdi. Mobil telefonlardan yapılan görüşme miktarı ise 2013 yılında bir önceki yıla göre yüzde 9,5 artarak 185,9 milyar dakika oldu.

İnternet ortamında mesajlaşmanın yaygınlaşması kısa mesaj (SMS) sayılarındaki artış oranının yavaşlamasına neden oldu. 2012 yılında bir önceki yıla göre bu oran yüzde 8,3 iken, geçen yıl yüzde 1,57'ye geriledi. 2013 yılında toplam 177 milyar 629 milyon SMS gönderildi.

Nedir Şu Sosyal Medya dedikleri…



Sosyal Medya nedir diye sorunca herkesin aklına farklı farklı tanımlar gelir. Kimisi medyanın sosyalleşmiş halidir derken kimisi de dilimin ucuna kadar geliyor ama anlatamıyorum diyecektir. Peki, Facebook, Twitter, Google+, LinkedIn, YouTube nedir diye soracak olsak, alacağımız cevaplar daha net olur: Sosyal Medyanın ta kendisi…

İsmi genellikle bu sitelerle birlikte anılan Sosyal Medya’yı en kısa yoldan açıklayacak olursak, buradaki ‘sosyal’ kelimesi, Fransızca kökenli olup toplum, topluluk anlamına gelir. Medya ise hepimizin bildiği gibi insanların olaylar ve diğer insanlarla kurduğu iletişim ortamıdır. Bu kelime aslında gazete, televizyon, dergi ve internet gibi ortamların genelini ifade eder.

İkisini birleştirdiğimiz anda karşımıza günümüzün en yaygın trendi olan Sosyal Medya çıkar ki, en kısa tanımıpyla iletişim aracının aslında toplumun kendisi olduğunu simgeler. Kişinin kendisinin ürettiği içeriği yayınladığı ve paylaştığı her türlü bilgiye Sosyal Medya ortamı diyebiliyoruz. Burada içerik üretimi, yayınlanması ve paylaşılması süreçlerinin aynı anda gerçekleştiği bir süreç sözkonusudur.

Sosyal Medyanın klasik medyadan en büyük farkı, karşılıklı bir iletişimin söz konusu olmasıdır. Tek taraflı iletişim yerine etkileşim sonucunda dünyanın yeniden şekillenmek zorunda kalması gerçeği de diyebiliriz. Kişilerin birbirleriyle, kurumların ise kişilerle doğrudan iletişim kurabildiği ve geri dönüş alabildiği geniş bir platformdur.

Geleneksel medya kavramında yer alan televizyon ekranlarında bir dizi izlediğimizde veya gazetemizi okurken buralardaki konuyla ilgili bilgiyi alırız ve kendimizce bir yorum yapabiliriz. Ancak o konuyla ilgili kendi yorumumuzu sadece sözel olarak çevremizdeki kişilerle paylaşabiliriz. Karşımızdaki kişi bizim yorumumuzu beğenir ya da beğenmez, bunu o anda sözlü olarak açıklar.

Sosyal medyada ise durum tamamen farklıdır. Bilgisayarımızdan eya cep telefonumuzdan üyesi olduğumuz Facebook, Twitter gibi platformlara giriş yaptığımız anda sıcağı sıcağına tüm yorumlarımızı paylaşabilir, resimleri hızlı teknoloji ağıyla aktarabiliriz. Böylece arkadaşlarımızın arkadaşları aracılığıyla çok daha geniş kitlere ulaşmamız mümkündür.

Sosyal Medya tüm dünyada bağımlılık yaratan, farkında olarak ya da olmayarak neredeyse tüm özel hayatımızı herkes ile paylaştığımız ve paylaşmayan kişilere normal göz ile bakılmayan bir olgu haline geldiğini kabul etmek zorundayız. Bu durumu, çevremizde sosyal medyayla hiç ilgisi olmayan yakınlarımız yadırgayabilir ama onları da ikna etmek için yapılabilecek birşey yok.

Sosyal Medya özellikle günümüzde reklamlara harcanan yüksek meblağların neredeyse en aza indirgenerek ve anında hedef kitlelere ulaşan yaygın bir ağ haline geliyor. Birçok marka sosyal ağlarda yerini alarak, takip edilmek için çeşitli yarışmalar yapıp; hediyeler dağıtıyorlar. Bu sayede hedef kitle ve potansiyel müşteriler arasında etkin, birebir iletişim köprüsü kurularak; kuruma olan güvenin, prestijin artması hedefleniyor. Müşteri memnuniyeti sağlanırken kurum imajı da güçlendiriliyor. Bunlar da Sosyal Medya olgusunun şirketler açısından artıları olarak karşımıza çıkıyor.

Blackberry Z10 ve Q10 ile Eski Günlerine Döndü

Akıllı telefon rekabetinde uzun süredir zor günler geçiren BlackBerry, yeni telefonlarıyla eski parlak günlerine döndü. Samsung ve Apple’ın hızla yükseldiği telefon pazarında BlackBerry mevcut cihazlarıyla ikinci plana düşmüştü. Bu yüzdendir ki, yeni çıkarttığı Z10 ve Q10 modellerinin BlackBerry için son şans olduğu yorumları yapılıyordu.

Böyle bir ortamda İngiltere ve Kanada’dan gelen satış rakamları BlackBerry yöneticilerini rahatlattı. CNET’in haberine göre O2, Vodafone, Orange ve EE mağazaları aracılığıyla satılan BlackBerry 10′lar önsiparişte olmasına karşın tüketicilerden öylesine yoğun ilgi gördü ki, daha şimdiden İngiltere’de tükendi. Satış rakamı olarak ise BB10′lar 100 bin sınırını rahatlıkla geçti.

BlackBerry Yenilikleri

Yeni BlackBerry’lerin şüphesiz en önemli özelliği birçok yeni özellikle birlikte gelen BlackBerry 10 işletim sistemini kullanıyor olması… Z10 ve Q10 isimlerini alan cihazların biri tamamen dokunmatik, diğeri ise klasik BlackBerry’lerde olduğu gibi klavyeye sahip. 4.2 inç’lik ekranıyla dikkat çeken Z10 klavyesi olmadığı için Q10′a kıyasla daha büyük bir ekrana sahip…

1.5 GHz hızında işlemciden güç alan cihazda 16 GB dahili hafıza bulunuyor; ancak microSD kart desteği sayesinde toplam hafıza 48 GB’a kadar artırılabiliyor. 8 megapiksel dahili kamerası sayesinde ise 1080p formatında video çekimi yapabiliyor. 3.1 inç’lik ekranıyla klavyeli Q10, 720×720 piksel ekran çözünürlüğüne ulaşıyor ve diğer model ile benzer donanımsal özellikleri kullanıyor.

Böyle Bir Otelde Konaklamaya Ne Dersiniz?



Güney Amerika ülkesi Şili’deki Montana Magica Lodge oteli, tatilde farklı alternatif arayanlar için ilginç deneyimler vaad ediyor. Ülkenin en yoğun ormanlarının bulunduğu kesimde kurulan otel, kısa zamanda egzotik bir ortamda doğayla başbaşa tatil yapmak isteyenlerin gözdesi oldu.

Türkçe anlamı Büyülü Dağ Oteli olan tesisin her detayı doğayla uyumlu olarak düşünüldü. Sadece halattan bir köprü ile ulaşılabilen otele giderken her adımda büyülü bir dünyaya çekildiğinizi hissediyorsunuz. Peri yolu veya hobbit patikalarına benzeyen dar yollardan geçen herkes kendisini bambaşka bir dünyada hayal ediyor.

Yaratıcılığın son damlasına kadar kullanıldığı otel, yemyeşil yamaçları olan bir volkan şeklinde inşa edilmiş. Pencerelerini kaplayan sarmaşıklar yemyeşil bir ortam oluşturuyor. Otelin volkan şeklinde inşa edilmesi ise sadece görüntüde değil. Her gün mutlaka bir kez “patlıyor”.

Otelin şekline bakarak odalarının fazla büyük olmadığını tahmin edebilirsiniz. Rahat mobilyalar ve yataklarla döşenmiş odaların yanı sıra bir restoran, bar, sauna ve doğal kaynak sularının bulunduğu havuzlar da otelde görülebiliyor. Günde bir kez “patladığında” tepesinden aşağı sular bırakan bu otel, ilginç bir deneyim yaşamak isteyen doğa dostlarını bekliyor.

5 Nisan 2014 Cumartesi

Kıskançlık Tehlikeli Bir Duygu mu?



İlişkilerde belli bir miktar kıskançlık doğal ama fazlasının kişilere zarar verdiğini de herkes kabul ediyor. Üstelik kıskançlık duygusunun aşkla bir alakası bulunmadığını uzmanlar söylüyor. Kıskançlığa tamam ama nereye kadar? İşte yüzyıllar öncesinden gelen ve bitmek tükenmek bilmeyen kıskançlık duygusunun artıları, eksileri...

Kıskançlık aşkın bir göstergesi midir? Yoksa varlığı kadar yokluğu da tehlikeli midir?

İlişkiler söz konusu olduğunda akla gelen bu sorulara henüz kesin bir yanıt bulunamadı. Ortada bir gerçek var ki, o da aşırı kıskançlığın tehlikeli sonuçlar doğurabildiği... Kıskançlığın ne kadarı tehlikeli, ne kadarı değil... Bu soruların yanıtını bulursak hepimizde var olan kıskançlık duygusunun özüne inebiliriz.

Kıskançlık insanın doğasında mıdır yoksa sonradan mı öğrenilir?

Evrim teorisine göre, döllenme kadın vücudunun içinde gerçekleştiği için anne çocuğun kendisinden olduğundan emindir, oysa baba bundan hiçbir zaman yüzde yüz emin olamaz. Kadının onu cinsel anlamda aldatması, erkeğin ilerde çocuğun sorumluluğunu üstlenirken soyunu devam ettirememesi anlamına gelir. Kadının böyle bir sorunu olmamakla birlikte eşinin olanaklarına ve desteğine ihtiyaç duyar.

Evrimsel teoriye göre bu nedenle eşin başka bir kadına aşık olup, zaman ve olanaklarını ona yönlendirmesi kadın için bir tehlikedir. Sosyo-kültürel yaklaşıma göre ise kıskançlık, sosyal ve kültürel bir olgudur. Kişi yaşadıkça, içinde bulunduğu toplumun yarattığı ilişki kurallarına göre kıskanmayı öğrenir.

Kıskançlık aşkın göstergesi midir?

Kıskançlık aşkın göstergesi değildir. Aşk, aşırı sevgi ve bağlılık duygusudur. Olağan sevmeden, kişinin duygularını yönetmede zorluk yaşaması durumuyla ayrıştırılabilir. Özellikle ilişkilerin başında yaşanan bu duygu zamanla, ilişki olgunlaştıkça yerini daha kontrol edilebilir ve kalıcı duygular olan sevgi, güven ve sadakate bırakır.

İnsanın sahip olduğu bu değerli şeyi kaybetmekten endişe duyması beklenen bir durumdur. Bu sebeple, birbirini gerçekten seven iki insanın arasında bir miktar kıskançlık olması doğaldır, fakat sahiplenme duygusunun aşkla alakası yoktur. Kıskanç kişiler sevilmeye aşırı ihtiyaç duyar. Yaşadıkları güvensizlik ve yetersizlik duygusuyla baş edemedikleri için ilişkide bulundukları insanın sevgisini kimseyle paylaşmak istemezler.



Kıskançlık, içerisinde hangi duyguları barındırır?

Kıskançlık içerisinde özgüven eksikliği ve yetersizlik duygularını barındırır. Özgüven zayıfladığı zaman kişi kendini yetersiz, değersiz hissetmeye başlar. Sahip olduğu sevgiyi hak etmediğini ve kaybedeceğini düşünür. Bu endişe de kıskançlık duygusuna ve onunla baş etmek için gösterilen sağlıksız davranışlara sebep olur.

Çiftler, zarar verici kıskançlığın önüne nasıl geçebilirler?

Karşılıklı güven için iletişimin açık olması önemlidir. İmalı sözlerden, üstü kapalı eleştirilerden ve küskünlüklerden kaçınmak gerekir. Bu noktada, kıskançlığa ılımlı yaklaşmak ve eşleri karşılıklı konuşmaya teşvik etmek önemlidir.

Kıskançlık ne zaman tehlikeli boyuta ulaşır?

Eşin telefonlarını dinlemek, takip etmek, eve gelince perdeleri, banyoyu, yatak odasını kontrol etmek, eşi akrabalar dahil kimseyle görüştürmemek, her anlatılan olayın altında bir anlam aramak aşırı kıskançlığa girer ve tedavi edilmesi gereken bir davranış bozukluğudur.

Aşırı kıskançlık nasıl tedavi edilir?

Tedavide amaç, kişinin kıskançlık duygularının altında yatan duygu ve düşüncelere ulaşmaktır. Kişiden kıskançlık hissettiği anlardaki düşüncelerini incelemesi ve kıskançlıktan önce gelen duyguları fark etmesi istenir. Bu duygu ve düşüncelerin farkına varmak, onları ayrı ayrı ele almaya ve rasyonel (mantıklı) olup olmadıklarına daha tarafsız bakmaya olanak tanıyacaktır.

Kişiye sevilmeye değer bir insan olduğu vurgulanmalı, kendi değersizlik hislerinin altında yatan nedenler araştırılmalıdır. Bu noktada önemli olan, hem kişinin geçmişten getirdiği olumsuz algı ve ihtiyaçları belirlemek, hem de bu olumsuz duygularla baş etmesi için daha sağlıklı yollar bulmasına yardım etmektir.

Belçim Bilgin: "Artık Komedi Yapmak İstiyorum"



Belçim Bilgin'i son iki yılda gösterime giren "Aşk Tesadüfleri Sever" ve "Kelebeğin Rüyası" adlı sinema filmleriyle tanıdık. Her iki film de gişede önemli işler yaptı, Belçim'in isminin geniş kitleler tarafından duyulmasını sağladı. Bunların üzerine bir de "Hatırla Sevgili" adlı televizyon dizisindeki başarısı eklenince yeteneğini kanıtlama fırsatı buldu. Yılmaz Erdoğan'la yaptığı evlilik ile sinema ve dizi dünyasındaki yerini sağlamlaştırdı.

31 Ocak 1983 Ankara doğumlu olan Belçim Bilgin'in 2014 yılındaki en büyük umudu başrolünü İbrahim Çelikkol ile paylaştığı "Sadece Sen" adlı sinema filmiydi. Türk filmlerinin iyi iş yaptığı bahar aylarında gösterime giren "Sadece Sen" ile sinemadaki çıkışını daha da sağlamlaştıracağına inanıyordu. Ancak beklenen olmadı ve 30 Mart yerel seçimleri öncesinde vizyona giren "Sadece Sen" vasat bir gişe ortalaması tutturabildi.

Belçim Bilgin yaşadığı hayal kırıklığını gizlemeyip bu olumsuz durumu yerel seçim öncesi ülke gündeminin değişmesine bağlıyor. Geçenlerde Akşam gazetesine verdiği bir röportajda bunu açık yüreklilikle dile getirdi ve şöyle konuştu: "Büyük umutlar bağladığım film yeterince ilgi görmedi. Gergin geçen seçim ortamında beklentilerimizin çok altında kaldığını itiraf etmeliyim. İnşallah 30 Mart’tan sonra toparlar."

Genç oyuncuya bundan sonraki hedefinin ne olduğu sorulunca şu cevabı verdi: "Bugüne kadar hep drama ağırlıklı filmlerde oynadım. Aslına bakarsanız bundan sonrasında romantik drama kalıbından ayrılmak istiyorum. Komedi türüne ilgim var ama nedense komedi teklifi gelmiyor. Yapımcılardan komedi teklifi gelse hiç duraksamadan kabul ederim. Hatta bırakın komediyi, bilimkurgu filmlerinde bile oynamak isterim. Sadece romantik dramaların oyuncusu olarak anılmak istemiyorum."

Türkiye'nin ilk Apple Store mağazası açıldı



Dünyaca ünlü teknoloji markası Apple, Türkiye’de ilk mağazasını İstanbul Zorlu Center’da açtı. Yüzlerce vatandaş merakla beklenen Apple mağazası önünde açılıştan 13 saat önce kuyruk oluşturmaya başladı. İstanbul’da bulunan vatandaşların yanı sıra şehir dışından gelen onlarca vatandaş açılış için Zorlu Center’a akın etti.

Apple Store mağazasının açılışı Saat 10:00’da coşkulu bir şekilde gerçekleştirildi. Açılışta saat 21:00’dan beri kuyrukta yer alan Mustafa Çelik isimli vatandaş mağazanın ilk müşterisi oldu. Mağaza çalışanlarının ve kuyrukta bekleyen vatandtaşların yaptığı tezahüratlar eşliğinde mağazaya alınan Mustafa Çelik “Geceyi arkadaşlarımızla beraber burada geçirdik. Yanımızda kahvemizi, meyvemizi getirdik. Apple Store dünyada çok önemli bir yere sahip. Türkiye’de ilk mağazayı açmasını önemsediğimiz için geldik. Eğlenceli bir gece, güzel bir anı oldu bizim için” sözleriyle duygularını dile getirdi.

iMac, Macbook, Macbook Air, iPod, iPad ve iPhone gibi ürünlerindan istediğine ulaşabilecekken aynı zamanda ürünler ile uygun çeşit çeşit aksesuarı da buradan temin edebilecekler. Apple mağazasından alışveriş yapacak olan kullanıcılar, Apple ürünleriyle ilgili rehberlik hizmeti de alabilecekler. Ayrıca bilgilendirme görüşmelerinde Mac sahiplerinin yaptığı yaratıcı projeleri görebilecekler.

Samsung Galaxy Note 8.0 Hangi Özelliklere Sahip

Samsung Galaxy Note 8.0 çok fazla sayıda kulllanıcının ihtiyaçlarına yönelik olarak tasarlanmış bir model olarak karşımıza çıkıyor. Cihaz sahip olduğu özelliklerle Galaxy Note 2 ile Tab 2 10.1 arasındaki boşluğu dolduruyor.

Galaxy Note 8.0, Samsung’un iddialı yeni ürünü olarak gerek boyutu ve gerekse diğer özellikleriyle Apple’ın 7,9 inçlik iPad mini’siyle yarışır konumda. Aslında teknik olarak üstün olduğu noktalar da az değil.

Cihazın yuvarlak köşeli gövde yapısı tek bir fiziksel düğme barındıyor. Cihaz, Galaxy S4’ün incecik çerçevesiyle kıyaslandığında ekranın yanlarında daha fazla boşluğa sahip.

Cihazın TFT ekranı 800 x 1.280 piksel (189 ppi) çözünürlük sunuyor. iPad mini’nin (163 ppi) çözünürlüğü olduğunu hatırlatmakta yarar var. Samsung galaxy Note 8.0 yüksek ekran kalitesine sahip, bu nedenle canlı renkler ve geniş bir görüş açısı sunuyor. Dahili ortam ışık sensörü sayesinde ekran parlaklığını otomatik ayarlamak mümkün oluyor.

Note modellerinin ayrılmaz parçası S-Pen kalem, Galaxy Note 8.0’de de var. S-Pen kalemiyle ekran üzerine not alınabiliyor, çizim, yazı ve matematik işlemleri yapılabiliyor. Note 8.0 yüksek basınç duyarlılığına sahip.

Note 8.0 dört çekirdekli Exynos 1,6 GHz işlemci ve 2 GB RAM barındırıyor. Note 8.0 yavaşlama göstermeden değişik görevleri aynı anda yapabiliyor. Cihazın micro SD yuvası kapasiteyi 64 GB daha artırmaya imkan veriyor.

900 TL fiyatla satılan Note 8.0 kızılötesi verici (IR blaster) içeriyor. Bu fonksiyon sayesinde televizyon gibi uzaktan kumandalı cihazları yönetebiliyorsunuz.

Samsung Galaxy S5 Mini Üstün Özelliklerle Geliyor

Samsung Galaxy S5 henüz Türkiye'de satışa çıkmadı. Ancak firma bu modelin üzerine yeni bir versiyonunu daha geliştirdi bile. Samsung, Galaxy S5 Mini'yi tanıtttı. Galaxy S5'in yeni versiyonu olan Mini'nin özellikleri kullanıcılar arasında memnuniyetle karşılandı.

Samsung Galaxy S5 Mini 4.5 inç'lik ekranla karşımıza çıkacak. Yeni model 720p ekran çözünürlüğüne sahip olacak.

Cihazın dikkat çeken diğer özellikleri arasında Android 4.4 KitKat işletim sistemi ve 16 GB dahili hafızası da bulunuyor. Samsung galaxy S5 Mini'nin ön yüzünde 2, arka yüzde ise 13 megapiksel dahili kamera var. Galaxy S5 Mini'de asıl modelde olan parmak izi koruma teknolojisinin yer almayacağı açıklandı. Cihazda Snapdragon 400 işlemci kullanılacak. Cihazın özellikleri SamMobile tarafından duyuruldu.

Samsung Galaxy S5 Şubat ayında dünyaya tanıtılmıştı. Önden bakıldığında, Galaxy S5, Galaxy S4 ile neredeyse aynı görünüyor. Hatta herhangi bir Samsung akıllı telefondan, örneğin Galaxy Note 3'den çok fark yok. Ancak cihazı ters çevirdiğinizde yumuşak dokunuş hissi yaratan delikli kapak diğer modellerden oldukça farklı. Siyah ve beyaz dışında, elektrik mavisi ve bakırımsı altın renk seçenekleri de var.

Nick Raider Çizgi Roman Severlerle Yeniden Buluştu

Ülkemizde bir dönem Bay Fırtına ismiyle de yayınlanan ve New York'lu bir cinayet masası polisinin maceralarını konu alan çizgi roman dizisi Nick Raider yeniden Türk okuyucusuyla buluştu. İtalya'da ünlü çizgi roman serilerinden biri olarak yayınlanan Nick Raider, Sergio Bonelli Editore tarafından sunulmuştu. Dizi İtalya'da 1988'den 2005'e kadar yayınlanmaya devam etti.

'New York'ta Bir Ranger' ismiyle kitapçılardaki yerini alan Nick Raider, Presstij Kitap tarafından Türk okuyucusuyla buluşturuldu. Presstij Kitap'ın okurlarına bir de sürprizi var. Nostaljik bir gelenek olarak yabancı çizgi romanların kapaklarını her zaman Türk ressamlar çizerdi. Bu kez de öyle oldu ve kapak resmi şu anda Almanya'da yaşayan Serdar Hızlı tarafından çizildi. Böylece Türk okurları alışık oldukları bir gelenekle, bir Türk ressamının çizimi olan kapak içinde Nick Raider'ı okuyabilecekler. Berlin'de yaşayan Hızlı özellikle Kelter Yayınevi'ne yaptığı kapak çalışmalarıyla tanınıyor.

Yaşı ileri olanlar yabancı çizgi romanları Türk ressamlarının kapaklarıyla okumaya alışıktır. Eski Teks, Mister No, Zagor, Ken Parker, Teksas, Tommiks, Mandrake, Kaptan Swing, Kızılmaske gibi çizgi romanların kapaklarını hatırlayanlar o günkü mutluluklarını bir kez daha yaşarlar. O dönemin önemli kapak ressamları arasında Aslan Şükür, Yalçın Dağlı, Şahin, Yücel ve Ömer Muz gibi isimler sayılabilir. O dönemin ünlü yayıncılarından Tay Yayınları Aslan ve Yalçın'la çalışmayı tercih ederken, Ceylan Yayınları'nın çizgi romanlarında genellikle Yücel ve Serdar Hızlı imzalarını görüyorduk.

Derbi Öncesi Fenerbahçe ve Galatasaray'da Son Durumlar



Yılın derbisine saatler kala gerek Fenerbahçe, gerekse Galatasaray cephesinde son hazırlıklar devam ediyor. Galatasaray'ın Fildişi Sahilleri kökenli yıldız oyuncusu Drogba'nın dev derbide oynayıp oynayamayacağı henüz kesinleşmedi. Drogba’nın durumu ve derbi maçında sahada olup olmayacağı bugün belli olacak. Galatasaray derbi maçı öncesi tek antrenman yaptı.

Teknik Direktör Roberto Mancini yönetiminde çalışan Sarı Kırmızılı futbolcular top kontrolü ve duran toplara yönelik antrenman yaptılar. Sakatlığı düzelen İzet Hajrovic ile Emre Çolak takımla beraber çalıştı. Chelsea maçından sonra forma giyemeyen Didier Drogba ise salonda ve sahada özel çalışma yaptı. Ünlü oyuncu Fenerbahçe maçına yetiştirilmeye çalışılıyor.

Derbiye hazırlanan Fenerbahçe'de ise prim sistemi belli oldu. Fenerbahçe'li oyuncular derbi sonucuna göre özel prim alacaklar. Fenerbahçe en yakın rakibinin 13 puan önünde liderliğini sürdürüyor. olan Fenerbahçe, Galatasaray derbisini kazanması durumunda puan farkını 16'ya çıkarak oldukça rahatlayacak ve şampiyonluk yolunda büyük avantaj elde edecek.

İş Aramak Ciddi Bir İştir. Bu Hataları Asla Yapmayın



İş görüşmesine sırasında ne yapılması, nasıl davranılması, hangi tip kıyafetlerin giyilmesi gerektiğini bilmeyen yoktur. Hayatında hiç iş görüşmesi yapmamış olanlar bile kıyafetin derli toplu olması, ciddi ama kararlı davranış sergilenmesi gibi davranışlar sergilenmesi gerektiğini bilir. Ancak iş aramanın bir süreç olduğunu, görüşme öncesinde de dikkat edilmesi gereken noktalar olduğunu çok azımız biliyoruz.

İşten çıkarılana kadar beklemeyin

Buna "yumurta kapıya dayanıncaya kadar beklemeyin" de diyebiliriz. Çoğumuz işsiz kalınca iş aramaya başlarız. Acelemiz olduğu için de yeni bir iş bulmak dünyanın en zor işine dönüşür. Oysa halihazırda bir işimiz varken de yeni insanlarla tanışmak, ileride kariyerimize katkı sağlayacağını düşündüğümüz insanları yakın çevremizde tutmalıyız. Böylece işten çıkıp da yenisine ihtiyacımız olduğunda kimseyi sık boğaz etmemiş oluruz.

İsteklerimizi bilmek çok önemli

Aklınızdan nasıl bir iş geçiyor? Önünüze çıkacak, size maddi destek sağlamaktan başka yararı olmayacak bir işin peşinde misiniz? Çalışmayı düşündüğünüz sektör hakkında yeterli bilginiz var mı? Kariyeriniz hakkında ne istediğinizi biliyorsanız karşınızdaki işvereni veya insan kaynakları sorumlusunu istediğiniz yöne çekmeniz kolaylaşacaktır. Eğer ne istediğinizi siz bile bilmiyorsanız hiç boşuna çırpınmayın, kimseyi ikna edemezsiniz.

Mutlaka kartvizitiniz olsun

Dışarıya çıkarken çantanızda mutlaka kartvizitiniz olmalı... İş bulmanıza yardımcı olabilecek insanla ne zaman, nerede karşılaşacağınız belli olmaz. Tekrar görüşmek istediğiniz kişinin karşısında adınızı ve telefon numaranızı yazacağınız bir kağıt parçası aramak gibi berbat bir durum yoktur. Uzun süredir işsiz olsanız ve artık umudunuz kalmasa bile çantanızda her zaman bir kartvizitiniz olmalı...

E-Mail Adresinize Dikkat

Hotmail veya GMail'de kullandığınız melankolikadam@ veya ukalakiz@ gibi mail adreslerinizi çok beğeniyor ve eğlenceli buluyor olabilirsiniz. Ancak bunların sadece özel hayatımızdaki dostlarımız için geçerli olduğunu aklınızdan çıkartmayın. En iyisi, sadece adınız ve soyadınızdan oluşan bir e-mail adresini hemen alın. Pişman olmayacaksınız.

Ukalalık iyi değildir

İnsanlara kariyer planlarınızı anlatırken onların düşüncelerini mutlaka dinleyin. Çok bilmiş ve ukala havalarından vazgeçin. Unutmayın ki onlar size yardım etmeye çalışıyorlar. Her konuda ne kadar bilgili olduğunuzu dayatmanıza hiç gerek yok. Mütevazi davranmak her zaman işe yarar.

Can sıkıcı olmayın

İnsanların iş konuşmak için bir araya geldiği zamanlarda sadece sizinle değil, birbirleriyle de konuşmaya hakkı var. Eğer biriyle telefonla konuşuyorsanız da bu insanın sizden başka da işi olduğunu unutmayın.

Dış görünüşünüze özen gösterin

Hayalinizdeki sektörde çalışan insanlarla tanışma fırsatı çıktı diyelim. O gün özellikle iyi giyinmeye özen göstermeye bakın. El sıkışırken ürkek ve çekingen olmayın, dik durmayın, göz teması kurmaya çok özel bir önem verin. Bu arada saygılı davranmayı da unutmayın. Bunu iş görüşmesi için bir prova olarak görebilirsiniz, fakat unutmayın, kimse pejmürde kılıklı ve sakar adayları görüşmeye çağırmaz.

İddialı olun, itici değil...

Sağlam iş ilişkileri olan başarılı insanlar sayısız insanla konuşur ve aralarından sadece diğerlerinden bir şekilde farklı olanları hatırlar. Kendine güvenen, tuttuğunu koparan bir insan imajı yaratın ve bir lider gibi davranın. Fakat limitleri de fazla zorlamayın. İnsanlara ne kadar iddialı olduğunuzu göstermeye çalışırken itici bir tavır sergilemenize hiç gerek yok. Sadece pasif olmayın, bu bile yeter...

Hemen pes etmek yok

Eğer biri size "Maalesef, size uygun bildiğim bir iş yok" derse hemen sırtınızı dönmeyin. "Peki ortamın ne zaman canlanacağı hakkında bir fikriniz var mı?", "Bu meslekten başka kimleri tanıyorsunuz?", "Sizce benim bundan sonraki adımım ne olmalı?" gibilerinden sorular sormanızda hiçbir sakınca yok. Böyle sorular yöneltirseniz o işe gerçekten ilgili olduğunuzu göstermiş olursunuz.

Yalanlara sığınmayın

Referans çabası olarak, "Şu kişi bana numaranızı verdi, sizi aramamı tavsiye etti" demeyi beyaz yalan sınıfına sokuyor olabilirsiniz. Böyle bir "beyaz yalan" belki ilk etapta işinize de yarayabilir. Ancak yalanınızın kısa sürede mutlaka ortaya çıkacağını unutmayın. Bunu yaparsanız sadece o işi değil, arkadaşınızı da kaybedersiniz.

İnsanları kullanmayın

Unutmayın, hiç kimse şöyle veya böyle kullanılmayı sevmez. İşinizi hallettikten sonra ortalıktan kaybolmayın. Size yardımcı olan insanlara onları kullandığınız izlenimi vermeyin. Görüştüğünüz herkese sonradan telefonla, e-maille ya da basit bir notla teşekkür etmeyi ihmal etmeyin. Size yardımcı olmaya çalışan insanlara, önerilerini takip ettiğinizde elde ettiğiniz sonucu bildirin. Bir iş bulduğunuzda da size doğrudan faydası dokunmuş dokunmamış herkesi haberdar edin. Bu insanlarla işinizin bittiğini düşünebilirsiniz fakat yollarınız bir gün tekrar kesişebilir.

İş arayanlara siz de yardımcı olun

Eğer bir tanıdığınızın referansıyla iş bulduysanız bunun ne kadar önemli olduğunu bilirsiniz. İşe yerleştiğiniz zaman siz de başka insanlara yardımcı olmaya bakın. Başkalarının iş bulmasına yardımcı olmanın ne kadar önemli olduğunu aklınızdan çıkarmayın, elinizden geleni yapın.

İş bulma sürecini ciddiye alın

Yazımızın başlığında da belirttiğimiz gibi iş bulmak aslında ciddi bir iştir. Bu sürece karşı özenli davranmanız, deyim yerindeyse mesai harcamanız gerekir. Zaman sizin aleyhinize işleyebilir, süreç uzadıkça moraliniz bozulur, kendinize güveninizin azaldığını hissedersiniz. Bunlar doğaldır ama böyle oluyor diye de umudunuzu asla kaybetmeyin. Ertelemeyin, üşenmeyin, nasıl olsa bulamam diye moralinizi bozup yerinizde oturmayın. Mutlaka sizi mutlu edecek bir iş bir yerlerde vardır, bulmak için aramanız gerekir.

Gözde Türkpençe Ablasının İzinden Gidiyor



Türk sinema ve dizi sektörüne yepyeni bir isim geliyor: Gözde Türkpençe... Üstelik o hepimizin yakından tanıdığı Ahu Türkpençe'nin kız kardeşi... Bir İstanbul Masalı adlı dizi ve Kaybedenler Kulübü adlı sinema filmiyle milyonların gönlünde taht kuran Ahu Türkpençe'nin desteğiyle oyunculuğa başlayan Gözde, bugüne kadar Yalan Dünya, Küçük Hesaplar, Canan, Proje 13, Şöhret Okulu, Türkan ve Güzel Çirkin adlı dizilerde rol aldı. Özellikle de Güzel Çirkin dizisinde oynadığı Nagehan rolüyle hemen dikkatleri üzerine toplamasını bildi.

28 Ekim 1984 İstanbul doğumlu olan Gözde Türkpençe, Saint-Pulcherie Fransız Lisesi'ni bitirdikten sonra Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne bağlı Modern Dans bölümünden mezun oldu. Daha sonra Royal Academy'de dans konusunda yüksek lisans eğitimi aldı. Asıl mesleği bale eğitmenliği olan Gözde, oynadığı dizilerdeki başarılı performansıyla ilgi toplayınca ablasının yolundan gitmeye karar vermişe benziyor.

Çiçeği burnunda oyuncu adayı, bale eğitmenliğine devam edeceğini, ancak ileride bir müzikalde rol almayı çok istediğini belirterek şunları söylüyor: "Konuk oyuncu olarak da olsa dizilerde rol almaya devam etmeyi planlıyorum. Bale tutkum asla bitmeyecek ama sinema ve dizi alanlarında da yeteneğim olduğuna inanıyorum. Zaten en büyük hayalim bir müzikalde rol almak... Böylece asıl mesleğimden de uzak düşmemiş olacağım."

Kastamonu: Kültür Turizminde Yaşayan Tarih



Kastamonu, adeta “Yaşayan Tarih” diyebileceğimiz bir ilimiz... Son dönemlerde özellikle kültür turizminin odak noktalarından birisi haline gelen Kastamonu, ülkemizin Orta Karadeniz bölgesinde yer alıyor. Kastamonu ilimizin hem Osmanlı tarihinde, hem de Cumhuriyet tarihinde önemli yeri var. Anadolu’nun en eski şehirlerinden birisi olan Kastamonu’da antik çağ ve Osmanlı dönemine ait çok sayıda tarihi esere rastlanır. Bu yönleriyle özellikle kültür turizmine ilgi duyanların mutlaka gezip görmesi gereken bir şehrimiz Kastamonu...

Kastamonu'ya Nasıl Gidilir?

Kastamonu’nun İstanbul’a uzaklığı 524 kilometredir. İstanbul’dan yola çıkanlar normal koşullarda 6 saatlik yolculuktan sonra Kastamonu’ya ulaşabilirler. İstanbul’dan çıktıktan sonra Gebze, İzmit, Adapazarı, Düzce, Bolu, Gerede, Karabük güzergahının izlenmesi gerekiyor.

Ankara’nın Kastamonu’ya mesafesi 247 kilometredir. Ankara’dan yola çıkanlar 3 saat 30 dakikalık yolculukla Kastamonu’ya ulaşabilirler. Ankara’dan Kastamonu yönüne gitmek isteyenlerin Çankırı karayolunu takip etmesi gerekiyor. Çankırı karayolundan Ilgaz ilçesine gelinir ve oradan Kastamonu’ya geçilebilir.

İzmir’in Kastamonu’ya mesafesi 828 kilometredir. Yolculuk süresi 10 saate yakındır. İzmir’den yola çıkanların Ankara üzerinden Kastamonu’ya ulaşması gerekiyor.

Kastamonu’ya hava yoluyla da gitmek mümkündür. Uzunyazı mevkiinde bulunan Kastamonu Havaalanının inşaat çalışması 1990 yılında tamamlandığı halde uçak seferi düzenlenmediği için uzun yıllar atıl durumda kalmıştı. 2013 yılı nisan ayında İstanbul’dan Kastamonu’ya yeniden başlayan uçak seferleri günde iki kez olmak üzere yapılıyor.

İsteyenler Kastamonu iline deniz yoluyla da ulaşabilirler. İstanbul – Hopa arasında düzenli sefer yapan gemiler İnebolu limanına uğruyor. İnebolu’ya indikten sonra karayoluyla Kastamonu’ya gidilebilir.



Kastamonu'da Turizm

Kastamonu ve çevresinin turizm potansiyeli 6 başlık altında toplanıyor. Bunlar sırasıyla orman ve yayla turizmi, deniz turizmi, tarihi eser ve kültür turizmi, mevsim turizmi (kış sporları), atlı ve yaya yürüyüş turizmi ve gastronomi turizmi...

Kastamonu ilinin özellikle orta ve kuzey kesimleri ormanlarla kaplı... Doğanın bozulmamış bütün güzellikleriyle turistleri bölgeye davet ediyor. Karlı tepelerin eteklerinde başlayan yeşil örtü şeklinde uzanan yamaçların arasındaki derin vadiler, bölgeye gelenler için eğlenme, avlanma ve dinlenme imkanları sunuyor.

Kastamonu bölgesinin kış sporları merkezi Ilgaz dağında yer alıyor. Ilgaz dağı bu bölgenin Uludağ’ı, Kartalkaya’sı, Kartepe’si olarak biliniyor. Ancak tüm tesisler henüz tam olarak tamamlanmadığı için yakın gelecekte daha büyük bir kış turizmi merkezi olması planlanıyor.

Kastamonu’nun binlerce yıl öncesine dayanan geçmişi vardır. Günümüze kadar birçok devletin yerleşim alanı oldu. Bu yüzden bölgenin hemen her köşesinde arkeolojik alanlar, ören yerleri, höyükler, tümülüsler, kaya mezarları ve tünelleri, mağara mabetleri, yaylalar ve kaleler bulunmuyor. Bunların yanısıra şehir merkezlerindeki kilise, cami, medrese, imarethane, hamam, çeşme, kervansaray, türbe, köprü, tarihi ev, yalı ve konaklar gibi anıtsal yapılar büyük ilgi çekiyor.

Kastamonu’da deniz turizminin cazibe merkezi Karadeniz kıyılarıdır. Karadeniz sahilleri, dik yamaçlar halinde denize paralel şekilde uzanıyor. Kastamonu’nun kıyı ilçe ve köyleri bu uzun sahil üzerinde yer alıyor. Kıyı şeridi boyunca birbirinden güzel koylar, körfezler, doğal limanlar ve plajlar bulunuyor.

Kredi Kartında Faiz Oranları Değiştirilmedi



Merkez Bankası'ndan yapılan açıklamada kredi kartlarında 1 Ekim 2013 tarihinden beri uygulanmakta olan faiz oranlarının değiştirilmediği bildirildi. Bankanın açıklamasında söz konusu tarihten bu yana geçerli olan kredi kartı işlemlerinde uygulanan aylık azami akdi ve gecikme faiz oranlarının 1 Nisan 2014 tarihinden itibaren üç aylık süre içinde geçerli olacağı bilgisine yer verildi.

Merkez Bankası'nın yazılı açıklamasına göre, 1 Nisan - 30 Haziran 2014 tarihleri arasında kredi kartı işlemlerinde uygulanacak aylık azami akdi faiz oranları şöyle olacak:

TL için yüzde 1.70
Dolar için yüzde 3.20
Euro için yüzde 2.14

Yapılan açıklamada söz konusu oranların azami oranlar olduğu, bankalarca kredi kartı işlemlerinde 1 Nisan 2014 tarihinden itibaren bu oranların üzerinde bir faiz oranı uygulanması mümkün olmadığı ve bankaların bu oranları geçmemek üzere faiz oranlarını serbestçe belirleyebilecekleri belirtildi.

Türkiye'de Mobilya Seçerken Kadının Dediği Olur



KMG araştırma kuruluşunun yaptığı ankete göre Türkiye’de mobilya ve dekorasyon malzemelerinin seçiminde kadınların karar verdiği ortaya çıktı. Yeni evine yeni eşyalarla gitmek isteyen ailelerde belirleyici rolün kadında olduğu, son kararı kadının verdiği belirlendi.

Türkiye’de mobilya satın alımı konusunda hane halkının alışveriş tutum ve davranışlarını baz alan araştırmada, hanelerin yüzde 44′ünde mobilya alışverişlerinde marka ve model kararını eşlerin birlikte verdiği gözlendi. Hanelerin yüzde 32′sinde, yani 3 haneden birinde ise kadınların mobilya seçiminde marka ve model kararını tek başına verdiği sonucu ortaya çıktı. Buna göre kadınlar kararı ya eşiyle beraber veriyor, ya da tek başına hareket ediyor. Kısacası erkeğin tek başına karar verme lüksü yok.

Araştırmanın diğer sonuçlarına göre, tüketici önce fiyata, sonra kaliteye bakıyor. Araştırmaya katılanların yüzde 25.4′lük kısmı kendileri için fiyat konusunun öncelikle olduğunu belirtti. İkinci sırada ise yüzde 24.3′lük oranla ürün kalitesi geliyor. Yüzde 17.3′lük kısım da “tanınmış markaya” öncelik verdiğini söyledi.

Ayrıca, araştırmada hanelerin mobilya alışverişi yapmak için yüzde 71 oranında alışveriş bölgelerine gitmeyi tercih ettiği saptandı. Alışveriş merkezlerinin mobilya alışverişi için yüzde 14 ile en az tercih edilen yer olması dikkat çekti.

Araştırmaya dahil olan hanelerin mobilya alışverişinde seçtiği en cazip kampanya ise ‘peşin fiyatına uzun süreli taksit’ oldu. Araştırmada, hanelerin yüzde 53′ünün ev mobilyası alışverişlerinde ‘peşin fiyatına uzun süreli taksit’ uygulaması istediğini, yüzde 22′sinin de ‘eski mobilyani getir, yenisini götür’ tipi kampanyalara rağbet ettiği gözlendi.

4 Nisan 2014 Cuma

Light Ürünler Ne Kadar Sağlıklı?



Şişmanlık, kötü kolestrol ve yüksek tansiyon son dönemlerin başlıca sağlık sorunları. Bu sorunların temel kaynağı ise kötü beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz yaşam olarak görülüyor. Light ürünler ise tüm sağlık sorunlarına mucize bir çözüm getiriyor şeklinde algılanıyor. Daha az şeker, yağ ve kalori içeren bu ürünlere mucizevi çözümler olarak bakılıyor. Acaba gerçekten öyle mi? Light ürünler sağlıklı yaşamamıza ne kadar destek oluyor? Elbette light ürünler normal ürünlere göre daha az şeker ve yağ içeriyor ve bu da daha sağlıklı olmamıza yardımcı oluyor.

Ama aslında light ürünlerden çok daha basit çözümlere ihtiyacımız var. Örneğin daha az yemek gibi. Daha az yemenin yanında daha fazla hareket etmek de sağlığımızı korumak için aradığımız mucizenin diğer bir anahtarı. Yüzyıllardır bilinen bu çok basit formül sağlıklı bir hayat sürmek için gerekli altın öğüt niteliğinde. Yapmamız gereken tek şey daha az yemek ve egzersiz yapmak. Herşey aslında bu kadar basit.

Peki light ürünlerin hiç mi faydası yok. Evet, light yiyecekler diğer yiyeceklere göre daha az kalori içeriyor. Ama bu da zaman zaman yapay bazı maddelerin ürünlere katılması yoluyla gerçekleştiriliyor. Bu da light ürünlerin fazla tüketilmesi halinde sağlık sorunlarına yol açılması anlamına gelebiliyor. Bu nedenle özellikle diyet yaparken light ürünlere değil, sıkı sıkıya bağlı kalacağımız bir beslenme programına ihtiyacımız var. Günlük kaç kalori almalıyız ve diğer besin ihtiyaçlarımızı hangi yiyeceklerden karşılamalıyız? Bu soruları yanıtlayan bir diyet programı hem gerekli besinleri almamızı hem de kilo vermemizi sağlayacaktır. Eğer sağlıklı kilo vermek istiyorsak metabolizmayı hızlandırıcı etki yapacak egzersiz programını da iyi belirlememiz gerekli…

ABD Bedava Kablosuz İnternete Hazırlanıyor



ABD hükümeti, ülke genelinde kablosuz internet kullanımını ücretsiz hale getirmek için çalışma başlattı. Washington Post’un manşetten yayınladığı habere göre ABD Başkanı Barack Obama, tüm ABD’yi kapsayacak ve cep telefonu kullanımını da tamamen ortadan kaldıracak, ücretsiz ‘süper Wi-Fi’ ağı kurmayı planlıyor. Böylece Başkan Obama’nın çılgın projesi hayata geçmiş olacak.

Ancak 178 milyar dolarlık ABD kablosuz iletişim pazarını ortadan kaldırabilecek bu girişime, telekominikasyon şirketleri şiddetle karşı çıkıyor. Telefon şirketlerinin istemediği bu uygulamaya Google ve Microsoft gibi dev teknoloji kuruluşları destek veriyorlar.

Federal İletişim Komisyonu (FCC) tarafından hazırlanan projenin inovasyonda bir patlama yaşanabileceği belirtiliyor. Sistemin devreye girmesi pek çok teknolojik yeniliği de beraberinde getirecek. Evlerde kullanılan kablosuz internet erişimine göre çok daha güçlü bu sistem, kalın duvarlardan geçebildiği gibi, araç hareket ederken de bağlantı mümkün olacak.

Cep Telefonları da Ücretsiz Bağlanacak

Uygulamanın devreye girmesi için halen birkaç yıllık süre olduğu belirtilse de, internet bağlantı özelliği olan cep telefonları da ücretsiz olarak arama yapabilecek. Ancak telekom şirketleri, mevcudiyetlerini tehlikeye sokacağını savunarak hükümet tarafından hazırlanan girişime karşı lobi faliyetlerini hızlandırdı.

AT&T, T-Mobile, Verizon, Intel ve Qualcomm, FCC’ye gönderdiği mektupta hükümetin internet yayını yapılacak frekansı işletmek için kendilerine devretmesi gerektiğini savundu. Çip üreticisi Intel de, internet yayınının pek çok frekansın karışmasına neden olabileceğini öne sürdü. Cumhuriyetçiler ise plana, ABD hazinesine milyarlarca dolarlık ek yük getireceği gerekçesiyle karşı çıkıyor.

Arda Turan, Sinem Kobal'ın Yeni Aşkını Nasıl Yorumladı?



Sinem Kobal'ın son günlerde oyuncu İbrahim Çelikkol ile aşkına eski nişanlısı Arda Turan'dan beklenen yorum geldi. Sinem Kobal ile İbrahim Çelikkol arasında alevlenen aşk için ünlü futbolcunun "Sinem'in ne yaptığı ve kiminle birlikte olduğu umurumda bile değil" dediği öne sürüldü.

Sinem Kobal için daha birkaç ay öncesine kadar sürekli olarak "sarı fırtınam", "başımın tacı" gibi tanımlamalar yapan Arda Turan'ın getirdiği bu yorum, ikisi arasındaki aşkın artık tamamen bittiği şeklinde açıklandı.

Sinem Kobal geçtiğimiz günlerde yeni sevgilisi İbrahim Çelikkol'un başrolünde oynadığı "Sadece Sen" filminin galasına gitmiş, galada çektiği fotoğrafları instagram'da paylaşırken üstüne kocaman bir kalp işareti koymuştu. İbrahim Çelikkol ise yaptığı açıklamada, "Sinem'le sadece arkadaşız" demiş, çıkan haberler konusunda herhangi bir açıklama yapmayacağını söylerken beraberliğini inkar etmemişti.